Ahmet Davutoğlu'ndan sert tepki: Son seçimlerde AKP’ye oy veren milyonlarca insanın da içi yanıyor!
Ahmet Davutoğlu, İstanbul Şehir Üniversitesi'nin kapatılması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan'a tepki gösterdi.
Gelecek Partisi Genel Başkanı Davutoğlu, İstanbul Şehir Üniversitesi'nin kapatılması üzerine düzenlediği basın toplantısında Cumhurbaşkanı Erdoğan'a bu zamana kadar yaptığı en sert eleştriyi yaptı.
İşte o konuşma:
”Cumhurbaşkanı Erdoğan bu attığı imza ile tarihe üniversite kapatan siyasetçi olarak geçmiştir. Konuyla ilgili Nisan ayında TBMM’den geçen yasada olduğu gibi bu kararı da bir gece yarısı yayınladılar. Gece yarısı yayınlayınca kararın vahametini örtebileceklerini zannediyorlar. Halbuki gecelerin de mutlak ve şaşmaz bir şahidi olduğunu unutuyorlar. Bir gece yarısı kararıyla, Türkiye’nin en kaliteli eğitim kurumlarından birine darbe yaptılar. Daha doğrusu Türkiye’nin geleceğine, gençlerin hayallerine ve bir bütün olarak Türkiye’nin eğitimine darbe yaptılar. Cumhurbaşkanı attığı bu imza ile nasıl bir Türkiye görmek istediğini de ilan etmiştir. Cumhurbaşkanı, AK Parti ve 28 Şubatçı ortaklarının Türkiye’sinde özgür düşünceye, bilgiye, liyakate ve emeğe yer yoktur. Onların Türkiye’sinde akla, ahlaka ve vicdana yer yoktur. Daha da önemlisi gençlere yer yoktur.
Farklı bir düşünceniz, görüşünüz, bağımsız bir yapınız varsa tehdit görülürsünüz ve cezalandırılırsınız. Bu kararın ne yazık ki hiçbir açıklaması yok. Herkes biliyor. Arazi tahsisi tartışmasının da, banka kredisi kandırmacasının da, ödemeler gecikiyor mazeretinin de bir düzmeceden ibaret olduğunu herkes biliyor. Hiç hicap duymadan bu üniversitenin kuruluşuna emek verenleri dolandırıcılıkla suçlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan da tüm bunların gerçek olmadığını son derece iyi biliyor. Bugün benim gibi birçok insanın içi yanıyor. Son seçimlerde AKP’ye oy veren milyonlarca insanın da içi yanıyor buna adım gibi eminim. Hiçbiri Erdoğan’ı üniversite kapatsın, binlerce öğrenciyi ortada bıraksın, Türkiye’nin en değerli akademisyenlerinden, beyinlerinden bir kısmını işsiz bıraksın diye seçmedi.
Elbette bu kararı arsızca savunmaya çalışacak, kararın arkasında durmaya kalkacak, hiçbir ahlaki sınır tanımaksızın bu cürmü savunacak olanlar olacak. Artık Cumhurbaşkanı ve 28 Şubatçı ortakları gururla meydanlarda Şehir Üniversitesi’ni nasıl kapattıklarını anlatabilir. Bu dönemi özetleyen bu zulmü gururla anlatabilirler. Ama geldiğimiz nokta herkesin başını ellerinin arasına alıp düşünmesini gerektiriyor. Artık ‘Cumhurbaşkanı iyi ama çevresi kötü’ aldatmacasının daha fazla savunulacak hali kalmamıştır. Bugün üniversiteye el koyan da, eğitim hayatına darbe vuran da, kayyum atayan da, hocaları işsiz bırakan da, futbol kulüplerine, inşaatçılara bulduğu parayı üniversitelerden esirgeyen de, siyasi hırsı ve kini için artık hiçbir engel tanımayan da bizatihi bu Cumhurbaşkanı kararına imza atan Cumhurbaşkanı Erdoğan’dır. Cumhurbaşkanı Kararı’nı böylesi bir vahametten hicap duymayanlar duvarlarına asabilir.
Bir darbe mantığı ve yöntemi ile dün gece yarısı açıklanan bu karar ile bir kurum ve gelenek cinayetine şahitlik ettik. Bu kararın vahametini anlayabilmek için bu kurumun zihni ve tarihi arka planın, bu kurumdan kimlerin ve niçin rahatsız olduğunu kavramak gerekir. Şehir Üniversitesi’ni ortaya çıkaran zihni çaba bugün gençlerin start-up şeklinde tanımladıkları bir genç girişim ruhunun ürünüydü. Yetmişli yılların sonlarında ülke sağ-sol çatışmaları içinde enerjisini ve her kanattan en dinamik genç unsurunu yitirirken onlu yaşların sonlarında yirmili yaşların başlarında bir grup genç meselenin bir ideoloji değil zihniyet meselesi olduğundan hareketle uzun dönemli bir zihni çabanın içine girmeye karar verdi. Üç imparatorluğa başkentlik yapmış bir şehirde yaşamanın verdiği sorumluluk ile tesbitleri açık, idealleri ve hedefleri berraktı: İdeolojilerin dar kalıplarını kıran yeni bir zihni ve ilmi devinim olmaksızın insanlığın değerlerine beşiklik etmiş bu toprakların üzerindeki kara bulutları dağıtmak mümkün değildi.
Bu karara giden süreçte etkin olan aktörlerin geçmişlerine bakıldığında ülkeyi bir düşüne karanlığına boğan bu otoriter şeytan üçgeninin izleri görülecektir. Tarih bir gün bu karanlık sürecin görünen ve görünmeyen aktörlerini deşifre ettiğinde meselenin sıradan bir mali sıkıntı ve hukuki ihtilaf konusu olmadığı da açık bir şekilde ortaya çıkacaktır. Mesele gerçekten mali bir sıkıntı olsaydı, ülke ekonomik kriz içinde iken rantiyecilere aktarılan kaynaklar üniversitenin kanuni hakkı olan yeniden yapılandırma için de kullandırılabilirdi. Mesele üniversite arazisinin statüsü olmuş olsaydı, statü tahsis çevrilip üniversite yaşatılabilirdi. Son karar da göstermişti ki mesele bunlar değildi.
Seksenli yıllarda eşimin başörtüsü için 12 Eylül rejimi ile, doksanlı yıllarda İmam Hatip’te okuyan büyük kızım için 28 Şubat rejiminin baskıları ile, 2000’li yılların ortalarında üniversitede okuyan ortanca kızımın başörtüsü için zamanın vesayetçi YÖK anlayışı ile mücadele etmiştim. Kaderde dün gece yarısı siyasi mücadelesine destek için parti kapatma kararı sonrasında siyasete girdiğim ve başarısı için her türlü fedakarlığı göze aldığım Cumhurbaşkanı’nın yayınladığı gece yarısı kararnamesi ile bütün gece derin bir ıstırap çeken en küçük kızımı teselli etmeye çalışmak da varmış.
Hakikatleri söylemek bedel ödettirir. Tarih ise ancak reelpolitiğe boyun eğenlerce değil, idealleri için bedel ödemeyi göze alanlarca yazılır. Allah’ın ve tarihin adaleti er veya geç tecelli eder. Bu karar dolayısıyla herkes muhasebe yapmalı ama kimse karamsarlığa kapılmamalıdır. Farklı tarihi tecrübeler her kapatmanın ve yıkımın ardından bir ihya geldiğini öğretir. Moğollar Bağdat’taki medreseleri kapatıp yerle bir ettiler ama ilim geleneğini yok edemediler. Hemen hemen aynı yüzyılda dünyanın diğer bir köşesinde o zamanki siyasi otoritenin talimatlarına uymadıkları için Oxford’dan sürülen öğretim üyeleri ise Cambridge Üniversitesi’ni kurdular. Mekanları kapatarak ya da tasfiye ederek güç gösterdiklerini zannedenler unutuldu ama o gelenekler yaşadı. Kimsenin şüphesi olmasın Şehir Üniversitesi mutlaka ihya edilecektir.
Üniversite kapatarak fikirlerin ortadan kalkmayacağını öğrenemeyenlere karşı hukuk ve adalet mücadelemiz devam edecektir. Yıkmak kolay, ihya ve inşa etmek zordur. Bir Mevlana talebesi olarak vuslatı geciktirme arzusu barındırabilir düşüncesiyle rabbimden hiçbir zaman uzun ömür duasında bulunmadım. Ama bugün bütün yüreğimle ve varlığımla rabbime ‘Şehir Üniversitesi’ni ihya etmeden emanetini alma’ niyazında bulunuyorum. Son söz olarak bilinmelidir ki: Hiçbir şey bitmedi, Her şey yeni başlıyor."
Tarih: 30-06-2020